Utsuro no Hako - Türkçe: 4. Cilt 2. Bölüm

From Baka-Tsuki
Jump to navigation Jump to search

Seni yeneceğim Daiya!”

Bunu Kazuki Hoşino söyledi.

Kendimi kahkaha atmaktan alıkoyamadım.

İmkanı yok.”

Bundan eminim. Kazuki Hoşino’nun hedefine ulaşması imkansız.

Eğer oyunu kazanabileceğini düşünüyorsa kendini kandırıyor sadece.

Kazuki Hoşino’nun yaptığı çok basit bir hata var.

Olan biten her şeyin izlenebileceği bu odada, bu Ana Odada bu hatası çok bariz.

“Haha…”

Ama yine de…

‘Can sıkıntısı—insanlar bu canavardan kaçmak için kendi beyinlerini bile dağıtırlar.’

Bu söz hoşuma gitti.

Doğru, can sıkıntısı bir canavar. Eğer canavar olmasa her bir ‘dileği’ yerine getiren ‘kutu’yu can sıkıntımdan kurtulmak için kullanmazdım elbette.

“Pekala, gidiyorum o zaman.”

Kazuki Hoşino bunu söyleyip ekrana doğru döndü. Suratı ucuz oyun ekranındaki mavimsi beyaz ışıkla aydınlandı.

Ekrandan, ekrana doğrudan bakan Kazuki Hoşino’ya birkaç şeffaf el yöneldi. Ekrandan adeta dökülen ve sanki onu parçalayıp yutmak isteyen ellerden rahatsız olmuşa benziyordu. Bu eller onu ekranın içine çekti. Eller tarafından yavaş yavaş parçalanıyormuş gibi rengi solmaya başladı ve en sonunda kayboldu.

Senin o yiğitliğini tebrik ederim.

Ama biliyor musun, hiçbir anlamı yok. Eğer oldu da herkesi gerçekten ölmekten öldürmekten alıkoysan bile anlamı olmayacak.

‘Asılsızlık Oyunu’nun ‘sahibi’ Daiya Oomine değil.

‘ “Doğalar” bu şekildedir. Her olay senin doğana göre şekil değiştirir. Senin zevkli bulduğun şeyleri ‘bıkkın’ doğasına sahip insanlar için saf can sıkıntısıdır.’

‘ “Kutu” can sıkıntısına boğulmuş insanlar için vakit öldürmekten daha fazla bir şey değil. Bu yüzden, bu sadece bir oyun. Anlamsız bir oyun.’


’Kutu’nun sahibi benim - Koudai Kamiuçi.


Beni ne kadar da güzel anlattın sayın Oomineciğim. Teşekkür ederim.

Haha, Kazuki Hoşino da bunu yanlış anladı. Zavallı Hoşinocuk Daiya Oomine’nin üstü kapalı sözleriyle tamamen kandırıldı!☆

İşte bu yüzden kazanması imkansız.

Ama bu da olağan bir sonuç. Daha düşmanı kim bile bilmeden nasıl kazanabilir ki?

“Oomine ağabey.”

Ona seslendiğimde Daiya Oomine bir şey demeden bana döndü.

“Hoşino ağabeye ne yapmayı düşünüyorsun?”

“Niye sordun?”

Daiya Oomine soruma huysuz bir şekilde yanıt verdi.

“Yaaani şöyle ki, aranızda konuştuklarınızı dinlediğimde kafam biraz karıştı. Aa, ona ‘O sekiz gün boyunca kimse öldürmezse hayatta kalabilirsin’ dedin, öyle değil mi?”

“Evet, öyle dedim.”

İyi de bu yalan değil mi?”

Daiya Oomine yanıt vermedi.

“Yani, öyle bir yöntemin olmasının imkanı yok ama değil mi? Yoksa böyle bir kişilikle o kadar sıkıcı bir kaçış yolu yaratacağımı mı düşündün?”

Oyun zorla son bulacak. Açıklaması o kadar inandırıcıydı ki bir an ben bile kanmak üzereydim. Ama şimdi durup düşününce ‘sahip’ bile değilken böyle bir hile bilmesinin imkanı yok.

Kısacası, boş laf atıyordu.

Daiya Oomine sırıttı.

Haha, ben de şimdi nasıl tepki verecek diye düşünüyordum oysa.

Ben de kendimi alaycı bir şekilde gülümsemekten alıkoyamadım. Bu herif Kazuki Hoşino’ya gelişi güzel bir laf söyleyip onu kandırdı ve şimdi de arkasından gülüyor!

Böyle bir kişilikle ilk oyuncu olmasına rağmen kazanması hiç de şaşırtıcı değil.

“Gerçeğin ne olduğu önemli değil. Önemli olan Kazuki Hoşino’nun buna inanması.”

“Hiç şüphe etmeden inandı zaten. Ne kadar da acınası. Ama asıl sorum ona neden yalan söyledin?”

Daiya Oomine başını kaşıyarak yanıt verdi.

“Sırf Kazu’nun zıvanadan çıktığını görmek istiyorum desem bana inanır mısın?”

“Hımm?.. Bunu sorduğuna göre yalan söylüyorsun.”

“Doğruyu söylüyorum.”

Doğruyu söyleyip söylemediğini bilmiyorum ama söylediklerinin doğru olduğunu düşünmem gülmeme sebep oldu.

“Sen çok mu kötüsün? Hoşino ağabeyin sana karşı hiçbir anlamda şansı yok.”

“Yani, evet.”

Suratında hiçbir ifade göstermeden, umursamazca yanıt verdi.

Ama sanırım bunu yapmasının tek sebebi bu değildi. O kadar küçük biri olmadığını biliyorum. Ama eğer söyledikleri doğruysa bu en çok yapmak istediği şeylerden biri.

“Bu arada neden burada böyle bir şey yapıyorsun? Niye [Asil Krallık] için rehber gibi bir rol almak istedin?”

Bu ‘kutu’ oyuncuları buraya toplayıp sıraları gelene kadar burada uyku halinde tutar. Ama her nedense onu diğerleri gibi durduramadım.

Ona bunun sebebini sorduğumda bana kendisinin de bir ‘sahip’ olduğu için başkalarının ‘dileklerine’ müdahale edebildiğini söyledi. Ama yani açık konuşmak gerekirse, bu nasıl boktan bi’ iş lan?

Ardından da bir başka ‘sahip’ olduğunu düşündüğüm Maria Otonaşi bunu neden yapamadığını sordum, ama yapamaz diye bir şey yokmuş. Sadece onun sırası gelmemişti ve hala uykudaydı, o yüzden bu ‘kutunun’ varlığını henüz tespit etme fırsatı olmadı.

Yani kısacası Daiya Oomine sadece ilk raundda oynayabilmek için uykudan kaldırıldığı için böyle hareket edebiliyordu.

Her neyse, Daiya Oomine olan biteni işine gelecek şekilde çevirip Kazuki Hoşino’ya [Asil Krallık]’ı anlatmak ya da ona yalan söylemek gibi şeyler yaptı.

“Bana kendimi tekrarlattırma. Kazu’nun zıvanadan çıktığını görmek istiyorum diye bunları yapıyorum demedim mi sana?”

“Ama sırf onunla bitmiyor, öyle değil mi?”

“O zaman sana şunu söyleyim: sana cevap vermeye niyetim yok.”

“Oo! Ne kadar da cesur bir cevap, oysa dilediğin gibi hareket etmene izin veren ‘sahip’ benim! Ne durumda olduğunun farkında mısın? Gerçi, cevap vermek istemesen de umurumda değil. O kadar da önemsediğim bir şey değil zaten.”

İlginç olduğu sürece hiçbir sıkıntı yok. Hatta Kazuki Hoşino’nun aldatılıp telaşa kapılmasını izlemek eğlenceli gibi.

Daha fazla ısrar etmediğime şaşırmış gibi Daiya Oomine iç çekti.

“...şimdi aklıma geldi de, sormayı unutmuşum. Neden bizi oyuncu olarak seçtin?”

“Yani, normalde karşındakilerinin olabildiğince güçlü olmasını istemez misin? Bir oyunun zorluğu ne kadar yüksekse o kadar eğlencelidir, değil mi? O yüzden okulumuzda dahi denilen insanları seçtim.”

“Peki ya Kazu? Ona dahi denilemez.”

“Aa, evet. Açıkçası başkasını seçmek istemiştim! Aa, neydi, o ikinci sınıftan Ryuu Miyazaki’yi. Ama artık okulumuzun bir öğrencisi olmadığı için ondan vazgeçtim. Hem düşmanlarımın arasında birlik olması daha iyi olmaz mıydı?”

“Miyazaki’nin yerine Kazu demek. O pozisyon için daha uygunsuz birini bulamazdın.”

“Bak ama yine kendinle dürüst davranmıyorsun Oomine ağabey. Hoşino ağabeye çok değer verdiğini biliyorum! Onu geçtim, dediğin pek doğru değil. Hoşino ağabey tek başınayken tabi zavallının teki, ama Mariççi’yle birlikteyken tehlikeli olabiliyor.”

Daiya Oomine yüzünü astı. Keyifsizdi.

“...Belki de öyledir. Ama bunu oyun başlamadan önce bilmek mümkün olmamalıydı.”

“Ah, bana bunu ‘O’ söyledi.”

Bunu duyunca Daiya Oomine bir anlığına şaşırdı ama hemen sırıtmaya başladı.

“O gülümseme de neyin nesi?”

“Bana hiç aldırma. Sadece her şey birden yerine oturdu.”

Bunu diyip gözlerini ekrana doğru çevirdi. Kazuki Hoşino’nun Noitan ile sohbet ettiği gösteriliyordu. Hiçbir şey bilmeden bu kadar ciddi olmasıyla tam beni eğlendiren şaklabanlardan biri gibiydi.

Daiya Oomine bu gülünç olan Kazuki Hoşino’nun her anı önemliymiş gibi öyle bir şiddetle izliyordu ki.

Haa?! Gülmek, eğlenmek istemiyor muydun? O ciddi surat ifadesi de neyin nesi madem?

“......”

Neyse ne artık.

“Hey.”

Daiya Oomine gözlerini ekrandan çevirmeden bana seslendi.

“...ne var?”

“...bir şey doğrulamak istiyorum: senin NPC’n ne ‘Asılsızlık Oyunu’nu biliyor ne de kendisinin ‘sahip’ olduğunu, değil mi?”

“Eğer bilseydi ne adil olurdu ne de eğlenceli, öyle değil mi?”

Daiya burnundan soludu. “Senin NPC’n hiçbir şey bilmeden mi böyle davranıyor? ‘Asılsızlık Oyunu’nun da [Asil Krallık]’ta öldürmenin de anlamsız olduğunu düşünüyorsundur sen.”

“Ha? Tabi ki de anlamsızlar. Aksini mi düşünüyorsun ağabey?”

Daiya Oomine kısa süre düşünüp yanıt verdi.

“...Beni bir kenara bırak, Kazu’nun böyle düşündüğünden şüphem yok.”

“?..”

Daiya Oomine başını kaldırıp bana baktı.

Ardından ağzını açtı.


“«Bu ‘Asılsızlık Oyunu’ndan bir anlam çıkartacağım o zaman».”


Daiya Oomine bunu söylediğinde her nedense daha mutlu gözüküyordu.

“.....”

---Ne kadar da sinir bozucu bir surat.

Bana göre bu ifadenin anlamı Kazuki Hoşino’yu zivanadan çıkartmasına rağmen ona gerçekten güvenmesiydi.

Ama düşmanlar arasında böyle bir duygu var olamazdı.

Ama ya ikisi bana karşı komplo kuruyorlarsa?.. Aa, hayır, bu imkansız. Az önceki konuşmalarını gördüm ne de olsa. Hem ekrandan oyuniçi olan bitenin çoğunu gördüm. Eğer komplo kuruyor olsaydılar fark ederdim.

...gerçi, komplo kuruyor olsalar bile---

Neyse, umurumda değil zaten.



Geri Git - 1. Bölüm Geri Dön - Ana Sayfa (Main Page)