Toradora! (Turkish):Volume1 Chapter5

From Baka-Tsuki
Jump to navigation Jump to search

Bölüm 5



"Hey, çek kafanı oradan! Televizyonun önünü kapatıyorsun!"

Ryuuji'nin televizyon ekranının yarısını görmesini engelleyen o kafanın sahibi, arkasına bakmadan cevap verdi,

"Ah, kes sesini! Sen kendin biraz yana kaysana!"

Tasasız bir ses tonuyla bu usandırıcı cevabı veren kişi Aisaka'ydı.

"Ne?! Bir kere bu benim televizyonum! Eğer böyle davranacaksan, çık dışarı, kapı orda! Zaten şu pencerenin hemen ardında yaşıyorsun!"

"..."

"KESSENE BANA DUVAR MUAMELESİ YAPMAYI!"

Ryuuji'nin bağırması nihayet Aisaka'nın başını çevirmesini sağladı. Soğuk bir ifade taşıyan gözleri kirpiklerinin ardından parıldıyordu.

"Şu anda televizyon seyrediyorum, biraz sessiz olsana! Off~ Aklı kıt bir köpek kolay kolay bir şey öğrenmiyor, değil mi?

"Sen!!! Seni.."

Başımın belası Ryuuji'nin aklına gelen ilk tanımlamaydı. Tam küçük sehpanın önünde ayağa kalkmış, kendisini Ryuuji'nin efendisi ilan eden ve televizyon ekranının çoğunu kafası kaplayan bu şahsı sertçe dürtmek üzereyken...

"Ryuu~ chan..Kavga etmeyin ama~ "

Yasuko açılmış kapının önünde belirdi ve konuşmaya devam etti:

"Dün Ya-chan ev sahibi tarafından güzelce bir haşlandı.Dediğine göre zaten baştan beri gürültücüymüşüz,ama son zamanlarda gittikçe daha da kötü oluyormuş~"

"Eh, çoğu bu kız yüzünden..Hey! Niye sen gene hiçbir şey giyinmedin?!"

Ryuuji'nin sesi Aisaka'nın şaşırarak başını çevirmesini sağladı, İnko-chan bile irkilerek Yasuko'ya göz attı. Üç çift göz bembeyaz kar gibi tenine bakakalmışken, Yasuko kendisi hiç de rahatsız olmuş görünmüyordu...

Neredeyse şeffaf tek parça bir elbise giyinmiş, belini kıvıran Yasuko elinde bir de zarif leopar desenli bir ceket taşıyordu.

"Bu elbise havalı duruyor!"

"He he he, güzel, öyle değil mi? Başka ne düşünüyorsun Taiga-chan?"

Yasuko kıkırdayıp, eteğini sallaya dururken, Aisaka yüz ifadesini hiç değiştirmeden sadece uzun uzun baktı ona. Ryuuji nefesini tutuyordu...

"..İşte!"

Aisaka parmağıyla Yasuko'nun poposunun ortasını işaret etti.

"İç çamaşırın görünüyor."

"Aaah..! Gerçekten mi?!"

İnko-chan hiç tereddüt etmeden çabucak ekleyiverdi,

"Ama böylesi daha iyi!"

Ne kadar aptalca. Kim bu dünyada bir kuşun dediğine kulak asar ki? Ryuuji kaşlarını çatarken, annesi aniden neşeleniverdi.Aman tanrım, kuşun dediğini kabul etti bu kadın!?

Yasuko eteğini kaldırdı ve çamaşırı ortada bir şekilde kendi etrafında şöyle bir döndü.

"O zaman ben bunu giyeyim! Hadi ben işe gidiyorum~"

Koca göğüslerini hafifçe sallandırarak mutlu mutlu gülümsedi ve biriktirdiği parayla aldığı çörek torbasını kaparak masum masum el salladı,

"Eh, Ryuu-chan, Taiga-chan, Ya-chan gidiyor artık~"

"Evet, evet, dikkatli ol. Çok fazla içme, ve tehlikeli birine rasgelirsen telefonla beni aramayı unutma!"

"Ta~mam~! Taiga-chan eve fazla geç gitme!"

"Tabi, dikkatli olun."

Eski kapı gıcırtıyla kapandığında Takasu evi dış dünyadan bir kez daha koptu.

Önemli olan, şu an, basitçe söylemek gerekirse...

"Hmm, ben gidip bir çay kaynatayım."

"Bana da hazırla ve bir de tatlı ekle tabi."

"Tatlı? Var mı ki evde? Umrunda olan tek şey yemek yemek mi senin? En azından arada sırada bize işe yarar bir şey getir!"

"..."

"Bana duvar muamelesi yapmayı kesecek misin sen?!"

Eğer küçük bir ihtimalle de olsa farketmediyseniz, Takasu Ryuuji ve Aisaka Taiga artık birbirlerinin varlığına tamamı ile alışmışlardı... aynı zamanda Ryuuji'nin garip aile yapısına da. Ama her halükarda bu konuda yapılabilecek birşey yoktu, çünkü bu ikisi neredeyse beraber yaşıyor gibiydiler.

Aisaka'nın geç kalkmayacağından emin olmak için, Ryuuji her sabah onu almaya evine giderdi. Yanında önceden hazırladığı bentolarıda getirerek, Aisaka giyinirken Ryuuji basit bir kahvaltı hazırlardı.

Okula yürürken, Minori ile karşılaşmadan önce aralarında uygun bir uzaklık bırakırlar, okula varana kadar da bu uzaklığı korurlardı. Okulda, sık sık Kitamura'nın kalbini kazanmak için çeşitli stratejileri tartışırlar ve sonra bu stratejileri hayata geçirirlerdi...Gerçi çoğu başarısızlıkla sonuçlanmıştı şimdiye kadar.

Okuldan sonra, biraz alışveriş için markete yönelirlerdi...

Başta pişirme işlemi Aisaka'nın yerinde gerçekleşirdi, ama kısa sürede bir problemle karşılaştılar: Eğer sadece ikisi akşam yemeği yiyor olsaydı, her şey yolunda olurdu, ancak o zaman Yasuko ihmal edilmiş oluyordu. Eğer Ryuuji sadece Aisaka'nın payını pişirseydi, o zaman eve döndüğünde tekrar yemek pişirmek zorunda kalırdı ki bu bir günde iki akşam yemeği pişirmek, başka bir deyişle gereksiz yere yorulmak anlamına gelirdi. Aisaka'nın evinde büyük bir miktar pişirip, ailesinin payını eve getirebilirdi, ama bu da pek pratik olmazdı.

Böylece verilen karara göre pişirme Takasu'nun evinde yapılacaktı ve üçü hep beraber yiyecekti ki artık tam da öyle yapıyorlar. Aslında bir düşününce, iki yerde aynı işi yapmayı denemek gerçekten de yorucuydu. Aisaka'nın mutfağı pırıl pırıl olduğu halde, kullanması beklenmedik bir şekilde zor bir yerdi. Bıçaklar pek keskin değildi, ayrıca Ryuuji'nin sinirli hissetmesine yol açan başka bir neden de yeterince tabak çanak olmamasıydı.

Şaşırtıcı bir şekilde, Yasuko Aisaka'yı kabul etmeye oldukça açıktı ve Aisaka kendi açısından Yasuko'nun egzantirikliği konusunda pek de rahatsız veya meraklı değildi, o basitçe sadece akşam yemeği için geliyordu. Ve Yasuko'nun işe gitme vakti geldiğinde, o ve Ryuuji el sallayarak Yasuko'yu uğurlarlardı.

Başlarda, Aisaka Yasuko işe gider gitmez kendi evine yola çıkardı, ama sonraları televizyon seyretmek, manga okumak,arada sırada kestirmek, Kitamura ve Kushieda'yı merak etmek derken...Takasular'ın evinde harcadığı zaman yavaşça uzadı...

"..Ah!"

Ryuuji fark edene kadar, çoktan bu rutin yerleşmişti.

Çenesini kaplayan salyayı silerken, telaşla küçük sehpanın diğer tarafındaki şahsa bağırdı,

"Hey, Aisaka! Uyan!"

"..Hmm..?"

Tembel tembel televizyon seyrederken, fakında olmadan uyuyakalmışlardı. Ryuuji okul eşofmanlarını giymişken, Aisaka tüy gibi yumuşak ve kabarık tek paça elbisesinin içindeydi, ikiside yerde tatamilerin üzerindeydi. Saat çoktan gecenin üçü omuştu bile.

"Ne olursa olsun bütün geceyi benim evimde geçirmemelisin, öyle değil mi? Acele et de, git kendi evinde yat!..."

"..Umm.."

Aisaka yüzünü oturma minderlerinden birine dayamış, minderi yastık olarak kullanırken, Ryuuji onun kendisini duyup duymadığından bile emin değildi. Aisaka elini elbiselerinin içine sokup karnınnı kaşımaya başladı...Niye! seni..Ryuuji çabucak minderi kafasının altından çekiverdi.

"Uug!..Umm.."

Aisaka kafası yere çarptığında bir anlığına gözlerini açtı. Sonra yerin sertliğine alışmaya çalışıyormuş gibi biraz kımıldandı ve rahat bir pozisyona girdiğinde tekrar hafif bir sesle horlamaya başladı.

Ryuuji kızın yanına çömeldi ve uyuyan yüzüne bakmak için eğilip yaklaştı...Bu kadar yakın bir ilişki içerisindeyiz! Belkide kızlarla doğal bir şekilde bu kadar samimi olabileceğim bir yaşa geldim ha.. Hayır! Öyle değil! Bu kız sıradan bir kız değil, bu kız o avuç içi kaplan dedikleri kız ne de olsa! Ama gerçekten de gözlerinin önünde uyuyan bu narin yaratık o vahşice kükreyen avuç içi kaplan mıydı? Halının dokusu pembe yanağında iz bırakmıştı, dudaklarının kenarlarındaysa biraz sıcak süt kalmıştı.Uzun saçları kilimin üzerine öyle dağılmışken, huzurla uyuyan yüzünde gerginlikten eser yoktu.

"..Hey..Aisaka..Aisaka.. uyan!"

Sessizlik. Sadece buz dolabı motorunun sesi duyulabiliyordu bu sessiz iki oda bir mutfaklık apartmanda. Şafağa kadar, yani Yasuko dönmeden önce hala biraz vakit vardı ve İnko-chan kafes perdesinin altında o çirkin suratıyla derin derin uyumaya devam etti.

"Aisaka.. Taiga!"

Vücudunun uzun gölgesi onun yüzünü kaplarken, Ryuuji Aisaka'nın boynunda atan nabzı görebiliyordu. Aisaka'nın kulağına yaklaşıp ona bağırmayı planladı, öne doğru eğildi, ama o anda, vücudu kaskatı kesildi. Burnuna garip ama oldukça hoş bir koku çarptı ve bu koku Aisaka'dan geliyordu.

"E-Eğer uyanmazsan...Sa-Sana saldıracağım burada!"

...Tabi ki ciddi değilim. Mümkün değil. Yani, niye Aisaka'ya bi şey yapmak isteyeyim ki? Hem ayrıca benim çoktan sevdiğim biri var (Minori..). O yüzden hiç ona bir şey yapmayı aklımdan bile geçirmedim.. Cidden!...Doğruyu söylüyorum!

Ama bu kız da fazla vurdumduymaz. Madem uyanmaya niyeti yok, onu biraz korkutmak lazım...Korkutacak bir şey söyleyeceğim o kadar!

Ama Aisaka hareketsiz kalmaya devam etti. Pamuk beyazı yanağında bir kilim ipliği olduğunu farketti Ryuuji...Bu onu kaşındırabilir diye düşündü. Kötü bir niyetim yok.. Sadece onu düşünüyorum.. Onun için bu iplik parçasını alacağım..Ryuuji yutkundu ve yavaşça elini uzattı...

"Ommp!"

Uçarak odanın öteki tarafına gönderilmişti.

"..Hmm? Ne.. yapıyorsun?"

"..H-Hiç birşey.."

Eğer bu bir rastlantı idiyse gerçektende biraz fazla büyük bir taneydi. Aisaka yerde dönerken, kolu da dönmüş, güçlü bir yumrukla bilmeden Ryuuji'nin çenesine iyi bir aparkat yerleştirmişti. Aisaka uyandı ve kafasını kaşıdı, sonra tepe taklak olmuş Ryuuji'yi şüpheyle süzerek kaşlarını çattı,

"...Tuhaf.. ne diye gürültü yapıyorsun? Saat gecenin bir yarısı. İstediğimiz en son şey ev sahibini bir daha kızdırmak!"

"Ra-Rahat bırak beni!"

Eğer Aisaka az önce gerçekten uyanık olsaydı, Ryuji çoktan ölü bir adam olmuştu. Uyurken bile hala korkutucu bu kız..

Aisaka gerçekten de avuç içi bir kaplandı. Vahşet genleri kanını dolduruyordu, karşısına çıkan her rakibi paralayacak tipte bir lise kızıydı.

Artık onu iyice tanıdığı halde, bu gerçeği unutmamak için Takasu Ryuuji bazen gene de böyle durumları görmeye ihtiyacı olduğunu hissediyordu.


* * *



Tanık İfadesi 1

"Ben Haruta Koji, sınıf 2-C'den bildiriyorum: Gerçekten de gördüm, kulüp aktiviteleri bittikten sonra eve dönerken istasyonun yanındaki süper marketten yiyecek bir şeyler alıyordum... O ikisi kesinlikle Takasu ve Avuç içi Kaplandı! Takasu bir alışveriş sepeti taşıyor ve hangi balığı seçeceğine karar veriyordu ki avuç içi kaplan sepete biraz et tıkıştırmaya başladı. Takasu çabucak ona bağırdı, "Hani bu gece buharda pişmiş balık yiyecektik!" ve eti rafına geri koydu. Ve sonra bir miktar soğan ve turp aldılar. Kasaya geldiklerinde, Takasu dedi ki, "Ortak cüzdanımızdan 1000 yen çıkar", avuç içi kaplan uslu uslu bir cüzdan çıkardı. Takasu gene "O değil, öteki, ortak cüzdan!" Nasıl desem, tıpkı evli bir çift gibiydiler."


Tanık İfadesi 2

"Ben Kihara Maya, ben de sınıf 2-C'den bildiriyorum: Sabah okula giderken yolda gördüm... Normalde bisikletle giderim okula.. O yeni yapılan havalı apartmanı biliyor musunuz? Ne zaman oradan geçsem, burada yaşasam ne kadar harika olurdu diye düşünmüşümdür. İşte öyle sabahların birinde Takasu-kun'un dışarı çıktığını gördüm. Düşündüm ki, "Vay canına! Burada mı yaşıyor o ?" Aisaka'nın homurdanarak peşinden koştuğunu gördüm, "Hala uykuluyum! Beni daha erken kaldırmalıydın!" Gözlerime inanamadım. Devamını izlemeden edemedim ve Takasu-kun'un arkaya dönüp bağırdığını gördüm, "Kaç kere çağırdım seni!".. Yoksa bu ... onlar gerçekten..?


Tanık 3


"Şey, ee... Ben sınıf 2-C'den Noto Hisamitsu. Birinci sınıftayken Takasu ile yakın arkadaştık ve hala berebar çok zaman geçiriyoruz. Ama son zamanlarda ne zaman onunla birlikte okula yürümek istesem bir şekilde ortadan kayboluveriyor. Neyin nesidir bu diye düşünmeden edemiyorum. Daha dün, en sevdiğim grubun yeni albümü çıktığı için müzik mağazasına beraber gideriz diye düşündüm. Gidip öğle yemeği arasında ona sordum..Sonunda.. Oldukça gariptir, bana dedi ki 'Bekle bir saniye,' ve sonra arkaya döndü, "Aisaka, bugün seninle eve gelemiyeceğim, tamam mı?.. 8'de dönerim.'.. Bu beni meraklandırdı. Dönersin? Nereye? Ve ne yapacaksın o döndüğün yerde? Daha sonra, müzik mağazasındayken, ne oluyor diye sordum ona, o da sadece 'Boş ver' dedi... Kesinlikle birşeyler dönüyor!"


Tanık 4


"Ben sınıf 2-C'den Kushieda Minori. Sanırım benim için Taiga'nın yakın bir arkadaşı diyebilirsiniz, ama son zamanlarda sanki benden birşeyler saklıyor gibi. Her sabah okula beraber yürümeden önce aynı yerde buluşuyoruz, ama , bunu nasıl açıklasam size.. Takasu-kun da beraber geliyor, sanki hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi yürüyerek her zaman Taiga'nın biraz arkasında beliriveriyor. Bu bir 'çift' oldular anlamına mı geliyor? Yoksa bir daha 'asla ayrılmamaya and mı içtiler'? Ama Taiga her zaman " Sadece yolda karşılaşıveriyoruz," diye iddia da bulunuyor ya da "Gerçekten mi? Hiç fark etmemişim." diyor. Hmmm, her ne kadar Taiga'nın üç günde bir okula geç kalma alışkanlığından kurtulmuş olmasına sevinsem de... Benden birşey sakladığı hissinden rahatsız olmadan edemiyorum. O ikisi okulda bile biraz sinsi görünüyor bana, kim bilir ne haltlar karıştırıyorlar... Oh? Yoksa kıskançlık dedikleri şey bu mu? O zaman Sailor sistemine ne olacak? Peki ya Rosa Chinensis ve Rosa Gigantea ne olacak?... Ne diyorum ben? Ahhh! ben bile neden bahsettiğimi anlamıyorum artık~!!! "


...Ryuuji hala Ryuuji idi. Keskin bakışları çoğu zaman yanlış anlamalara ve söylentilere yol açardı. Ama o çoktan alışmıştı, ya da daha açıklayıcı olmak gerekirse, incinmemek için, bir defans mekanizması olarak başkalarının dediklerini göz ardı etmeyi çoktan öğrenmişti.

... Aisaka ise hala Aisaka'ydı. Dedikoduları pek de dert etmeyen tipte bir kızdı. Esasında kendisi dışında kimse ilgisini çekmezdi, (Minorin ve Kitamura istisnalardı tabi).

Baştan beri ikisi de okulda şöhret sahibi olduklarından, etraflarında artan fısıltıların hiç farkına varmadılar.

Bu vesvesesi hiç bitmeyen sınıfta, ikisine bakışlar atıp başlarını sallayarak sınıf arkadaşları birbirlerinin kulaklarına fısıldaştılar: ".. Kendi gözlerimle gördüm, ikisi de aynı binadan çıktı... ", "Beraber marketteydiler önceki gün... ", "Gene ikisi fısıldaşıyorlar..", "Ah! İkisi de ortadan kayboldu! ", "Avuç içi kaplan Takasu'yu ilk ismiyle çağırdı," "Ama Takasu da cesur, öyle rahat rahat onu aptal diye çağırabilmek", "Ve üstelik de hala sağ salim kalmak..", "Bentoları bile aynı!"

Acaba Takasu Ryuuji ve Aisaka Taiga beraber...?

"Ah, kahretsin!"

Minik avuç içi kaplan soludu, herkesin irkilmesine yol açarak. Ne oldu? Avını mı kaybetti? Ancak Aisaka'nın yüz ifadesi değişmedi,

"Hey Ryuuji! Sana bir şey söylemeyi unuttum... "

Aisaka, Ryuuji'nin etrafında oturan sınıf arkadaşlarının eğilmeye başlayıp dediklerine kulak misafiri olmaya çalıştığı gerçeğini göz ardı ederek direk onun cam kenarındaki sırasına yürüdü.

"Şimdi ne var?"

"Dün... "

Aisaka'nın sesi alçalıyordu... Duyamıyorum! Dedi paparazziler daha da yakına eğilerek.

"..söylemeyi unuttum..."

Ryuuji homurdandı ve Aisaka'nın alçak sesini dinlemek için yüzünü kaldırdı. Etraflarındaki kulaklar pozisyonlarına gelen herhangi bir sesi duymaya çalışırken,Aisaka sadece Ryuuji'nin duyabileceği bir sesle fısıldamaya devam etti .

"...bu gece evet gitmiyor..."

NE?! Ryuuji'nin arkasında oturan oğlanlar bunu duyunca kaskatı oldular. Ne dedi o az önce?? Notları sağa sola dağıtarak herkese az önce duyduklarını ilettiler. Aisaka az önce bu gece eve gitmeyeceğini söyledi. Herkes sustu. Etraflarındaki bakışları göz ardı ederek, Ryuuji cevap verdi,

"..gece kalacak?.."

"...Evet."

"O zaman... çoktan hazır.."

"...Evet."

Olamaz! Olabilir mi? Onlar gerçekten!!!? Fısıltılar sınıfı yangın gibi sardı. Hey, bekle bir saniye, onlar gerçekten, gece kalmak dedi.. ve hazırlanmak dedi..

"Yani bunun anlamı bu gece avuç içi kaplan Takasu'nun evinde kalacak demek mi?"

Salyalarını yutarak, uzun saçlı Haruto alçak sesle fısıldadı

"Takasu hazır ol dedi.. b-bunun anlamı beraber yatağa gitmek olabilir mi? Aman tanrım... bu insana ne kadar yanlış bir his veriyor..."

Tam Haruta'nın arkasında ayakta duran dört göz Noto da yavaşça cevap verdi.

Uvaaa~! Sınıftaki kızların bazıları heyecanla soluk alıp vermeye başladılar. Bu sınıfımızın resmi olarak bilinen ilk cinsel deneyimi olabilir!... Kihara Maya kıpkırmızı kesildi ve açıkça ilan etti, "Bence bu onların ilk seferleri bile değil!" Oğlanların bazıları acıyla mırıldandı, "Aslında ben her zaman avuç içi kaplanın biraz güzel olduğunu düşünmüştüm, kimse ona kancayı takamaz diye ümit ediyordum..." Diğerleri de ekledi, " Ben de öyle. Geçen sene ona aşkımı itiraf ettiğimde, umursamaz bir şekilde hepimizin cehenneme kadar gidebileceğini söylemişti..." Daha ve daha fazlası fikirlerini dile getirmeye başladı.

Bütün sınıf, ikisinin geleceklerini planlamalarını izlemek için tek bir vücut halinde Ryuuji'ye döndü. Aisaka pencereden dışarı bakıyordu, o yüzden kimse surat ifadesini seçemiyordu, bu arada Ryuuji kaşlarını çatıyordu, sanki birine meydan okuyormuş gibi... yüksek bir ihtimalle Aisaka'nın babasına.

"Ku-Kushieda, görünüşe bakılırsa senin iyi dostuna bu gece büyük bir şey olacak!"

Kushieda sessiz kaldı.

"Kushieda?"

Kızlar kaç kez omzuna dokunsalarsa dokunsunlar veya dirsekleriyle dürterlerse dürtsünler, o hareketsiz kaldı ve öylece o ikisini izlemeye devam etti.

Aslında o kadar gerekli olmasada, ikilimizin gerçekte neden bahsettiğini açıklasak iyi olur:

"Annen dün bir şey yemeden çıkmadı mı? Bu gece eve gelmeyecekmiş, onu söylememi istedi.Bar sahibinin doğum günü olduğu için, sabaha kadar parti yapacaklarmış."

"Yasuko barda mı kalacak?Yani bütün gece mi kalacak?"

"Evet, öyle söyledi."

"O zaman çoktan hazır olmalı bütün gece o yaşlı adam İnage'nin acılarını dinlemeye, daha geçen sene boşandı o adam."

"O kısmı da söyledi, 'O İnage yok mu durmadan aynı şey..." gibi birşeyler söyledi..." "Ahh, kahretsin! Beni ailenin kişisel sekreteri olarak kullanmaktan vazgeç!"

"Eğer beğenmiyorsan, yemek yemeğe benim eve gelme!"

"..."

"Sana kaç kez söylemem gerekiyor beni duymazlıktan gelme diye?!"



* * *



2-C oldukça normal bir teneffüs geçirmekteydi. Takasu Ryuuji güneşle kaplı sırasında manga okuyor, Aisaka Taiga ise suratında canı sıkılmış bir ifade, etrafında 'bana yaklaşma' diyen bir aurayla sessizce kutu sütünü içiyordu.

Ancak oldukça cesaret sahibi bir kişi geldi ve Aisaka'nın sırtını sıvazladı,

"Hey, Taiga.. Şu an vaktin var mı?"

Bu kişi Kushieda Minori'den bir başkası değildi. Yani sonunda soracak, ha?... Bütün sınıf avuç içi kaplanın kafasının arkasına dikmişti gözlerini.

"Niye bu kadar ciddi bir surat... Hey! Minorin?!"

Geçmişte kendisi için pek de normal olmayan ciddi bir ifadeyle, Minori Taiga'yı yakasından sürükleyerek sırasından kaldırdı. Minik Aisaka bağırdı,

"S-Sen beni çekiştirmeden de hareket edebilirim! Düşeceğim!!"

"Sen sadece beni takip et!"

Görüldüğü üzere Minori bütün dünyada bunu avuç içi kaplana yapabilecek tek kişiydi. Eğer başka biri olsaydı, üç saniyeden kısa bir zamanda bir uzuvları ısırılmış olurdu. Herkes nefesini tutarken, Minori Aisaka'yı çuval gibi sürükledi ve önündeki kişiye dedi ki,

"...Sen. Sen de gel!"

"....Huh?... B-Ben mi?"

İşaret ettiği kişi Takasu Ryuuji'den başkası değildi. Minori tarafından çağrıldığı için biraz kendinden geçmiş hissetti. Gerçi beni sadece 'sen' diye çağırdı..Gözleri bu düşünceye biraz kısıldı, gerçi başka hiç kimse kaşlarını çattığını anlayamazdı.

Okul çatısı gergin bir atmosferle doluydu...aslında gözle görülemese de, öyle hissediliyordu.

Genel olarak güzel bir gündü, bulutlar gök yüzünde aheste aheste kayıyorlardı.

"M-Minorin...?"

"Kushieda?"

Ryuuji ve Aisaka'yı buraya sürükledikten sonra, Kushieda Minori onlara arkasını dönmüştü ... Nedendir bilinmez bu sıra dışı vaziyette, okul üniformasının üstüne giydiği eşofmanın kenarları rüzgara karşı dalgalanıyordu.

Ryuuji sesini kısarak kendisinden 30 cm alçakta olan Aisaka'ya fısıldadı,

"Hey... neler oluyor burada?"

"Ben nereden bileyim?..Minorin'i ben de ilk kez böyle görüyorum... belki de bir şeye kızmıştır?"

Aisaka melankolik bir havayla kafasını kaldırdı, rahatsız olmuş bir hali vardı, gene de öne adım atmaya karar verdi...

Toradora vol01 179.jpg

"Şeyy... M-Minorin.....?"

Elini öne uzatırken sesi durdu. Sanki bütün dünya da durmuş gibiydi. Geri dönerken Minorin'in gözlerinden sanki bir göz yaşı pırıltısı görmüş gibi oldular, ancak daha emin olamadan Minori aniden Taiga'nın önüne atladı.

"Ahh?!" diye çığlık attı Aisaka, kollarını kalkan yaparak. Neler oluyor? Minori sesizce Aisaka'nın yanından kayarak geçti ve sonra...

"TAKASU----KUUUUUNNN!!!!!"

"Vahhh?!"

Minori Ryuuji'nin bir kaç metre önünde durdu ve zarifçe yere diz çöktü.

Uçuşan tozlar ve eşofman ceketinin ortasında...

"Şu andan itibaren Taigamı sana emanet ediyorum! Lütfen! Ona iyi bak!!!"

Gökleri delen bir bağırtıyla bunu söyledi.

"..Huh?! Ne..? Haaaa?!"

Minori elleri yerde alnı parmaklarına değene kadar başını eğdi . Ryuuji'nin bütün bu olanlardan ağzı açık kalmıştı, Aisaka ise çenesini kapamakta büyük çaba sarf ediyordu.

"Takasu-kun, bu kız.. Taiga, o benim için çok önemli bir arkadaş. Zaman zaman kolay sinirlenebilir, ama oldukça iyi kalpli ve nazik bir kızdır!!!... Lütfen! Onu m-mutlu et!!!"

Ühü... Aisaka'nın tek görebildiği Minori'nin ağladığıydı. Bir saniye geçti..on saniye... otuz saniye..

Kendine ilk gelen Ryuuji oldu,

"Kushieda, b-bekle bir saniye...n-neden bahsediyorsun..?"

"Lütfen böyle yapmayı kes!

Minori kafasını kaldırdı ve ciddi bir ifadeyle Ryuuji'ye baktı,

"Bilmezlikten gelmeyi kes, tamam mı? Takasu-kun, bu kadarı yeter artık! Herşeyin farkındayım! Sizi sonuna kadar destekleyeceğim!"

Minori bütün bunları direk Ryuujiye bakarak açık ve azimli bakışlarla ilan etti ...Ryuuji kendi açısından Minori'nin davranışından o kadar büyülenmişti ki, ağzını açamıyordu.

"Hiç fark etmediğimi mi düşünüyorsunuz? Her gün okula beraber yürümüyor musunuz? Ve ben de her zaman ikinizin arasındayım. Bunca zamandır beraber olduğunuzu bana söylemenizi bekledim..Ama ne kadar vakit geçerse geçsin bir türlü söylemiyorsunuz! O yüzden!"

"H-Hayır! Öyle değil! S-Sen, Kushieda, yanlış anladın..."

"Ben sadece diyorum ki kesin artık saklanmayı! Takasu-kun! Taiga! Çoktan çıktığınızı biliyorum! Size hep bunu söylemek istedim!" Minorin hala yerde diz çökmüşken parmağıyla Ryuuji'yi işaret etti ve gülümseyerek başını eğdi,

"Evet!Yanılmış olamam!Takasu-kun sen Taiga'nın öteki yarısısın!Kesinlikle başkasının aranıza girmesine izin vermeyeceğim. O yüzden rahatlayın ve ilişkinize devam edin, tamam mı?"

Bana yalvarsan bile, ben.. Büyük bir darbe alan Ryuuji halsizce yere çömeldi, sanki ruhu bedenini terk edip gitmek üzereydi.

Şok konuşma yeteneğini elinden almıştı..Herşeyi inkar etmek istese bile..Bunu yalanlamalıyım!

"Hayır, yanlış anladın Minorin! O tür birşey yok aramızda!! En azından önce bizi bir dinleyemez misin? Lütfen hadi ayağa kalk!"

Aisaka Ryuuji'nin önüne fırlayıp açıklamaya başlamıştı.Ryuuji ağlamaklı oldu..Evet, yanımda hala Aisaka var. Benim gibi bir umutsuz vakanın bu yanlış anlamayı açıklamasına yardım edebilir. Ryuuji beton yere kalpaklandı ve içinden sessizce bu mesajı Aisaka'ya gönderdi.

Ancak..

"Ho ho ho, utangaçlığa ne gerek var! Tebrikler siz ikinize!"

Minori zarif bir edayla eteğini düzeltti ve sessizce Aisaka'nın omzunun üzerinden Ryuuji'ye bir bakış fırlattı.

"Takasu-kun, eğer Taiga'yı ağlatırsan seni asla affetmem."

Bu sözleri kesinliğine şüphe bırakmayacak bir yüz ifadesiyle söylemişti.

Mesele o değil! Bekle bir saniye! Düşündüğün gibi değil.. Değiiilll!! Ryuuji kalbinin derinliklerinde çığırdı. Birşey söylemeye, elini uzatmaya, şimdi arkasını dönmüş uzaklaşmaya hazırlanan Minori'ye açıklamaya çabaladı..Ama boğazı, eli ve geri kalan her uzvu felce uğramış gibiydi ve ağzından tek bir ses bile çıkmadı.

Hareketsiz Ryuuji'nin önünde, herşeyi açıklayacağınıa ümidini bağladığı son kişi, Aisaka'da bir bıçak darbesiyle yere yıkılmıştı. O minik cansız beden gözlerinin önünde geriye yere doğru süzülmüş ve hareketsiz kalmıştı; kan fışkırmış ve o küçük beden kızıla boyanmıştı.

"Ooooo..Demek öyle. Hmm, ben de merak ediyordum beraber misiniz diye! Takasu seni aradım, o yüzden buradayım.Ama sanırım artık arama nedenim o kadar da önemli değil. Tebrikler ikinize de! Gerçi bana bundan daha önce bahsetmediğine hala inanamıyorum ama.."

Meğerse Kitamura da olay yerindeymiş..

Herşeyi merdivenlere açılan kapıdan görmüş ve Minori'nin sözlerini duyduktan sonra o da aynı yanlış anlamaya kapılmıştı.

Kitamura yerde yatan minik cesede yaklaştı ve bitirici darbeyi indirdi,

"Aisaka Takasu'yu senin ellerine bırakıyorum. Birbirinize iyi bakın. Şimdi düşündüm de siz ikiniz birbirinize gerçekten de tastamam uymuşsunuz!"

Ve işte böyle iki donmuş vücut bir daha kalkacak gücü bulamayarak yerde yatmaya devam etti..


* * *



"Umm, acaba siparişinizi alabilir miyim?"

"..."

"..."

"...Eee, a-afedersiniz, ama birşey almayacaksınız.."

"Biraz meyve suyu olur."

"İki tane olsun, onunkiyle aynısı.."

"..İçecek, değil mi? Ah, bardaklar orada, buyrun kullanın."

Söylemekle görevli olduğu bu cümleleri söyledikten sonra, garson arkasını dönüp uzaklaştı. Ancak masadaki hiç kimse kalkıp da içecek falan almadı.

Ana yolun kenarındaki bu aile restoranında saat akşam on sularıydı. Pencerenin kenarındaki sigara içmenin yasak olduğu alanda iki ceset bir masayı paylaşmaktaydı..

Aylardan Nisan olduğu halde daha iri olanı gevşek bir tişört giyinmekteydi, kafasında yüzünü yıkarken saçlarını topladığı toka duruyordu; küçük olanı ise kırmızı kareli bir bluzla, yeşil kareli bir etek giyinmişti, kafasındaki saçlar uzun ve darmadağanıktı.

İkisi de tastamam sefil bir haldeydi. Tek laf etmeden, gözlerini bile kırpmayarak zamanın yavaşça akıp gitmesine izin veriyorlardı.

"Nasıl işler bu hale.. geldi?"

İlk konuşan daha iri ceset Ryuuji'ydi. Dirseklerini masaya dayayarak başını ellerini arasına aldı ve kısık bir sesle konuştu,

"Bir şey yanlış mı gitti? Nasıl Kushieda Minori böylesine yanlış bir fikre kapıldı.."

Ryuuji nihayet Minori'nin daha önce bilmediği bir yanını görmüştü; diğerlerine kolay kolay kulak asmayan, oldukça benmerkezcil bir kız. Baka bir deyişle Kushieda Minori süper egosantrikti. Ancak Aisaka'nın en iyi arkadaşı olduğuna göre, ikisinin ortak bir özelliği paylaşıyor olmaları pek de mantıksız sayılmazdı.

"Diğerlerinden ziyade.. Kushieda'nın yanlış anlaması.."

Ve üstelikte bir yıldır platonik bir aşk beslediği kızı aniden önünde diz çökmüş bulmak..Aynı derecede önemli bir diğer şey ise Aisaka'nın da aynı darbeyi yemiş olmasıydı.

"..."

Aisaka boş bakışlarını çevirdi. Kanepenin en ucunda oturarak kederli kederli yukarıya bakıyordu.Öyle oturmaya devam ederse kayıp düşecek.Bu gerçekten de Avu İçi Kaplan mı? O, sırf bakışlarıyla bir adamı millerce öteye kaçıran 2-C'nin Avuç İçi Kaplanı, yırtıcı kükreyişi kulakları çınlatan o kaplan mı? Ryuuji Aisaka için de kötü hissetmeye başladı.

"Aisaka topla kendini."

Ryuuji kolunu masanın üzerinden uzattı ve Aisaka'nın minik omzunu sarstı, ancak..

"..."

Aisaka'nın ruhu hala vücuduna geri dönmemişti.

"Aisaka..."

Kalan enerjisini de harcamış olarak, Ryuuji yorgunlukla masanın üstüne serildi. Gerçekten de.. niye böyle olmuştu?

Çoktan böyle yaralara alışmış olması gerekirdi.Yanlış anlaşılmak da, diğerlerine kötü bir ilk izlenim vermek de; böyle şeylere ana okulundan beri alışmış olmalıydı.

"...Ahh, işte sorun burada."

Ryuuji niye bu kadar şok olduğunu anladı. Yanlış anlaşıldığı için değildi, asıl mesele o yanlış anlaşılmadan sonra, aslında aşık olduğu kızdan aldığı tepkinin neşeli gülümsemeler ve ciddi destek sözleri olmasıydı, o yüzden kendini açıklayamamıştı. O yüzden bu kadar çaresiz hissediyordu.

Ne kadar da aptalım, Ryuuji kendi kedini lanetledi.Tıpkı beklediğim gibi.. Gerçekten de beni hiçbir zaman sevmediği halde, ben kendim onun kalbini kazanmak için hiç çaba göstermediğim halde.. Ne ümit ediyordum ki? Belki de üzgün hissetmeye bile hakkım yok.

Birkaç dakikayı daha bu şekilde düşünerek geçirdikten sonra, birşey fark ederek kafasını kaldırdı..

"Ah.."

Masanın üzerine konulan iki bardağın tıkırtısını duydu.

"..Bu seninki. Ne istediğini bilemedim, o yüzden.. her neyse al sana bir peach west indies, içinde bol bol c vitamini var."

Aisaka sessizce oturduğu yerden kalkmış ve iki büyük bardak dolusu meyve suyuyla geri dönmüştü. Bardakları masanın üzerine koyduktan sonra yerine tekrar yayılıp oturdu.

"Aisaka.."

Ne zaman hayata geri döndü bu kız? Aisaka derin bir iç çekti. Dikleşerek, kafasını kaldırdı ve dedi ki;

"Üzgünüm. Hep birbirimize yapıştığımız için..ben hep herşey benim yolumdan gitsin diye tutturduğum için işlerin sonu böyle oldu. Hep Ryuuji'yi araya karıştırıp.. benim gibi ümitsiz bir sahip.. seni aptal köpek diye çağırmaya hakkım yok."

Sadece bakışları normal keskinliklerini korumuştu.Böyle konuşsa bile yorgun görünüyordu, gözleri parlaklığını yitirmişti.

Ryuuji'nin kalbine bir iğne batar gibi oldu.

Aisaka da benim gibi hissediyor. Her zaman beraber olduğumuz için yanlış anlaşıldık ve böyle üzüldük! Aisaka da ben de, ikimizde iyice yakınlaştık. Ve bu yüzden, her zaman yüzyüze yanyana..

Ancak..

"..Şey ben o kadar da şikayetçi değilim.. seninle beraber olmaktan.."

Ryuuji birşey daha söylemek istedi, ama vazggeçti. Aisaka'nın kendisi de acı çekiyor..o yüzden.. kendime güvenerek bir şey söyleyemiyorum. Bu sefer Aisaka konuştu:

"Ben k-karar verdim."

Pipetiyle bardağının dibindeki buzları dürtüştürürken, kafasını kaldırdı ve bir çift azim dolu gözle direk Ryuuji'ye baktı:

"Yarın gidip düzgün bir şekilde Kitamura-kun'a itiraf edeceğim. Aptalca hatalar yapmayacağım. İtiraf etmek için direk ve.. normal yolu kullanacağım."

Gözleri kendine pek güvenmediğini belli etse de, gene ekledi,"Böyle karar verdim."

Nefesi kesilen aslında Ryuuji oldu.

"Aisaka, niye aniden? Hayır, sene başından şu ana kadar aranızda doğru düzgün bir gelişme bile olmadı ki!"

"Doğru, hiç gelişme yok. Üstelik.."

Bizi yanlış anladı ve seni de meseleye bulaştırdım.. dedi kısık bir sesle.

"İşte o yüzden buna artık bir son vermek istiyorum."

"Son? Ne demek istiyorsun?"

"İkimizin 'sürekli beraber' olmasına bir son vermek demek istedim." diye bitirdi Aisaka.

Yüz ifadesi buz gibi soğuk olsa da bakışları netleşmişti. Ryuuji'nin ise nutku tutulmuştu.

"Bugünden itibaren artık özgürsün! Canın ne isterse onu yapabilirsin. Bir şey demeyeceğim. Eğer Minorin'e itiraf etmek falan istiyorsan, git et! Yarın benim itirafımın sonucu ne olursa olsun, artık beni dinlemek zorunda değilsin."

"...!"

"Bir köpek olarak hayatın bugün burada bitiyor.Yarından sonra eski halimize, aşk mektubundan önceki duruma geri döneceğiz!"

Bir kölenin azad oluş vaktiydi bu.

Artık onu dinlemek zorunda değildi.

Bu anda mutlu hissetmesi gerekiyordu!!

Gene de Ryuuji hiçbir şey söylemedi.

En azından, "Zamanın için teşekkürler!" ya da "Nihayet, kutlama vakti!!" gibi bir şeyler söyleyebilirdi. Ama hiçbir şey söylemedi. "Bundan sonra yalnız hissedeceğim." bile demedi.. kesinlikle hiç bir kelime çıkmadı ağzından. Ryuuji'nin kafası bomboştu , tek yapabildiği buz gibi bardağına tutunabilmekti. Parmakları buzun soğukluğundan uyuşmaya başladığında bile, kalbi buz kesmeye başladığında bile..

Ama nedendir bilinmez Aisaka gülümsedi. Mahçup bir ifadeyle gözlerini Ryuuji'den kaçırarak elleriyle ağznı kapadı ve kafasını eğdi,

"Çok tuhaf, niye böyle olduk biz? Bugün bile hiç önceden plan yapmadığımız halde.. İki yürüyen zombi sanki doğanın bir kanunuymuşçasına ikimizde aynı yerde bitiverelim,he he..Hergün beraber yemek yemek, beraber tembellik edip gene beraber kavga etmek.."

Gözleri minik hilallere kısılırken, küçük ellerinin arasından ufak bir kıkırtı kaçtı.Aisaka gerçekten de gülüyordu, Ryuuji ilk kez onun böyle içten, kalpten güldüğünü görmüştü.

"Aslında ben eve geri dönmek istemiyordum, bir tek benim olduğum o yalnız ev..O nedenle her zaman senin evine dalar, oturup akşam yemeği bile yerdim.Gerçekten de çok.."

Aisaka aklındakileri söylemeye çalışmaktan vazgeçti, omuz silkip sustu.Nedir niyeti bu kızın? Boş bakışlarını çevirdi ve gözlerini kapadı, sanki gördüğü herşeyi dikkatle saklayıp bir daha hiç görülmesin diye mühürlemek istiyormuş gibiydi.

"Ha ha ha, nasıl desem bunu?..Ama neyseki açlıktan ölmedim huh?Gerçekten de sakarın ve beceriksizin tekiyim.O evde yalnız yaşadığımı farketmiştin değil mi?"

Aisaka belki de Ryuuji'nin kafasını salladığını görmedi.

"Benimkisi sıradan bir hikaye. Annem ve babamla pek iyi anlaşamazdık ve her zaman tartışıyorduk.Bir gün "Ben bu evden gidiyorum!" deyiverdim ve onlarda sadece "Buyur git!" dediler ve bu apartmanı verdiler bana.Farkına bile varmadan çoktan dışarı atılmıştım.Ama lafımı geri almak için fazla gururluydum.Buraya taşınıp geldiğimde hiç bir ev işi yapamadığımı fark ettim.Beni görmeye kimse gelmedi.Aslında gerçekten aptalca olan şey anne ve babamın o tip insanlar olduğunu bildiğim halde taşınmakta ısrar etmiş olmamdı.Ne kadar da salağım değil mi? Hadi gül bana! Merak etme kızmayacağım!"

En sonunda gözlerini açmıştı.

Bütün bunları tek bir seferde söyleyip içini boşalttıktan sonra,omuzlarının bu yükü taşımaktan yorgun düştüğünü anladı Ryuuji.

Ryuuji boğazından bir inilti sesi çıktığını fark etti.Neyin nesidir bu? Nedir bu? Yani Aisaka'nın anlattığı bu basit hikaye, o trajik terk edilme hikayelerinden biri...Prensesin bir süre oynayıp sıkıldıktan sonra oyuncak şatosunda unutup gittiği oyuncak bebeğin hikayesi gibi... Aisaka gülüyordu ve anlaşılan Ryuuji'nin de onunla beraber gülmesini bekliyordu. O yüzden..

"Heh! Ha ha ha ha!"

O yüzden..

"He he he! Evet çok salaksın!"

"Dedim işte sana!"

Ryuuji güldü, kalbinin paramparça olduğunu hissettiği halde, mutluymuş gibi gülmek için elinden geleni yaptı.Çünkü daha önce hiç kimsenin onun gülmesini bu kadar çok istediğini hissetmemişti.

Hepsi bitecekti bugün.Yarından itibaren herşey eski haline dönecekti. Birbirlerine selam bile vermeyecekler,Aisaka kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği o korkutucu avuç içi kaplan olmaya geri dönecekti.Eğer öyleyse, istediği kadar gülmeliydi şimdi,bu sıradan aile lokantasında, Ryuuji Aisaka'nın tanık olabileceği en son gülümsemesini dikkatle hafızasına kazımalıydı.

O zaman ben de ona göstereyim.Eminim bunu gördükten sonra çılgıncasına gülecektir.

"Hahaha,ben de sana ilginç birşey göstereyim mi? Bu kim biliyor musun?"

Ryuuji'nin elinde cüzdanında sakladığı eski bir fotoğraf vardı.

"Huh? Ah, bu senin... baban, öyle değil mi?

"Bingo, doğru cevap!"

"Pfftt!Hahahaha!!!" Bu gürültülü kahkaha herkesin bakışlarını üzerlerine topladı.

"Neyin nesidir bu?!! Hık demiş burnundan düşmüşsün. Ahahahaha! Bu çok komik!"

"Şu gözlerin etrafına bak. Tıpatıp aynıyız,ha?! Ben ve bu serseri!"

"Yeter artık, ahahaha... daha fazla gösterme! Ahahahaha!"

Gözlerinden yaşlar akan,ağzı gözü seyrilmeye başlayan Aisaka gülerek masanın üzerine serildi, ayaklarıyla yerleri tekmelemeye, yumruklarıyla masayı dövmeye başladı. Sesi gülmekten boğuklaşmaya başladığı halde kasıla kasıla gülmeye devam etti. Bu yüzde yüz oranla babadan oğula geçmiş gangster suratı Aisaka'nın içinde birşey ateşlemiş gibiydi. Eğer nefret ettiği babasından kalan bu surat Aisaka'yı böyle mutlu edebiliyorsa, o zaman belki de sahip olmaya değer bir şeydi.

"Bu fotoğrafı daha önce kimseye göstermedim."

"Hahahaha! Hiç bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum...Nasıl da bütün o genleri aynen almayı başardın!"

"Komik,değil mi?"

"Ne demezsin!Ahh! Doğru ya!Bana bu sırrını vermenin karşılığında, minnettarlığımın bir simgesi olarak, sana ilginç bir ayrıntıdan bahsedeyim."

"Biliyor musun.." dedi sinsice, bir yandan da elleriyla ağzının üstünü örterek gülümsemesini saklamaya çabalıyordu. Gözleri haylazlıkla parıldarken, yanakları kıpkırmızı olup şişmişti. Ryuuji'ye yaklaşmasını işaret edip, kulağına fısıldadı:

"O yediğin kurabiye parçaları aslında tuzluydu, değil mi?"

"Ne?!"

Alçak sesle söylediği bu sözler Ryuuji'yi bağırttırmıştı. Nasıl? Nereden bildi tadını kurabiyelerin?

"Heh heh heh! Aslında onları toplarken hırsımdan ağzıma bir tane atıvermiştim. Tatları korkunçtu. Ama sen, seni durdurmama izin vermedin ve hepsini tek seferde yuttun, üstüne bana yalan bile söyledin..."

Aniden sırrımı böyle ifşa etti.

Aisaka derin bir nefes çekti, kaybetmiş gibi göründüğü sözleri ararken, gülümsemesi bile hüzünlüydü. İç çekerek kafasını eğdi ve yüzünü sakladı.

"Sen, Ryuuji, bir köpek olarak çok aptalsın. Ama insan olarak hiç de fena sayılmazsın. O yüzden en iyisinin meseleyi burada bitirmek olacağını biliyorum..Sen fena biri değilsin, ve aramızdaki bu ilişki bir efendi-hizmetkar ilişkisi değil de, ikimizin de eşit olacağı bir.."

"Aman sen zaten ne söyleyeceğimi anlamazsın!"diye bitirdi.

Kafasını kaldırdığında yüzüne her zamanki soğuk ifadeyi yine yerleştirmişti.

Aisaka "Gene karnım acıktı." diyerek menüyü açtı.

Ryuuji de aynısını yaptı.İkisi de biftekli burger siparişi verdiler."Senin pişirdiğin biftekler kesinlikle çok daha lezzetli!" Sonra her zamanki sohbetlerini ettiler, ve üstüne kimin içecek almaya gideceği üzerine kavga ettiler - tabi ki gitmek zorunda kalan Ryuuji oldu- ve sonra.. beraber geçirecekleri sınırlı zaman tik tak azalmaya devam etti.

Zaman herkes için aynı hızda akar ne de olsa!

Hesabı ödedikten sonra, ikisi karanlıkta evlerine doğru yan yana yürüdüler.

Bahar vakti, gece havasında sihirli birşey vardır, rüya gibi bir meltem, ten üstünde yumuşak yumuşak eser, hafif bir kaşıntı yaratır. İşte böyle bir atmosferde Ryuuji kendini susmaya zorlayamıyordu, Aiska da sıra dışı bir şekilde konuşkandı bu gece.

Yirmi dakikalık yürüyüş boyunca Aisaka sürekli gevezelik etti durdu..annesinin nasıl uzaklardaki bir şehire taşınıp gittiğini, üvey annesinin ne kadar korkunç olduğunu ve nasıl Aisaka'nın taşınmayı seçmesinde büyük bir rolü olduğunu anlattı.

Ryuuji de annesiyle beraber nasıl yaşadıklarından bahsetti; nasıl para güçlüğü çektiklerini, sürekli alaya ve horgörüye maruz kaldıklarını ve annesini peşine takılan serseriyi anlattı. Ayrıca korkutucu görünüşü yüzünden sık sık yanlış anlaşılmasından, ergenlik yüzünden başına gelen günlük utanç verici olaylardan bile bahsetti. Ryuuji daha önce kimseye bu kişisel sorunlarını anlatmamıştı daha önce, belki de Aisaka da ona kendi dertlerini anlattığından böyle açılabilmişti.Acaba haklı mıyım?

Çok kişisel olduğundan Aisaka'ya bunu soramasa da aklında cevabın evet olduğunu biliyordu.

Ve sonra o daha mutlu günlerinden konuştular ve zamanın nasılda hızla geçip gittiğinden yakındılar.

Ama kimse zamanın ilerleyişine karşı koyamaz ve sonunda...

"Ahhh!Kahretsin!"

Bu kelimeler sokağın köşesinde bir elektrik direğinin altında telaffuz edildi.

Şansız direk Aisaka'nın hırsını çıkarmak için kullanabileceği bir hedefe dönüşmüştü. Bam! Küt! Yıkıcı saldırı hiç duraklamadan devam etti.Bir sarhoş gibi davranıyor!

"Bu haksızlık! Niye dünya bizim gibi insanlara karşı bu kadar zalim olmak zorunda! Ne kadar bıkkın olduğumuzu kimse anlamıyor!"

Bu acı çeken bağırış karanlıkta evlerin arasında yankılandı. Ryuuji onu durdurmadı, daha ziyade başını onayla sallayarak Aisaka'nın arkasında durdu.

"Bu doğru! Çok doğru! Hiç kimse ben ve Aisaka gibi korkutucu insanların da üzülebileceğini anlamıyor!"

"Ahh, beni sinirlendiriyorlar, o kadar kızgınım ki!Grrrr!"



4. Bölüm'e Geri Dön Ana Sayfa'ya Geri Dön 6. Bölüm'e Git