Utsuro no Hako - Türkçe: 4. Cilt 1. Bölüm

From Baka-Tsuki
Revision as of 16:03, 29 February 2016 by LoyalBlue (talk | contribs)
Jump to navigation Jump to search

HakoMari4-OyunB.jpg


▶Birinci Gün [Kazuki Hoşino]’nun Odası

---*Çatırt*

Şeffaf eller vücudumun derinliklerine uzandı ve organlarımı ezdi. Bu oyuna sığmak için eziliyordum, parçalanıyordum, küçülüyordum. Bütün vücudumun baş döndürücü şekilde döndüğünü hissettim, giysiler ile birlikte bir çamaşır makinesinin içine atılmış gibi.

Böyle bir tecrübenin psikolojik rahatsızlığını yaşarken o eller kadar şeffaf oldum. Bütün vücudumu kaybetmiş gibi haffifleştim, ve farkında olmadan kapattığım gözlerimi yavaşça açtım.

Gördüğüm ilk şey boş bir tavan ve oradan sarkan yalnız bir ampul.

Kalbimin atışları hızlandı.

Bu hapis gibi odaya bir kez daha konulmuştum.

...hayır, bu tam olarak doğru değildi. Doğrusu bu benim buraya ilk gerçek gelişimdi. Tek bir hata bile yapamayacağım bir savaşta yer alacaktım.

Daiya ile yaptığım anlaşma aklıma geldi.


«Eğer o sekiz gün boyunca kimse kimseyi öldürmezse hayatta kalabilirsin.»

«Ve---eğer oyunun öyle sonlanmasını sağlayabilirsen, ben de ‘Asılsızlık Oyunu’nu yok ederim. Senin sözünü ettiğin ‘adillik’ bu olsa gerek, değil mi?»


Benim hedefim ‘kutu’yu yok etmek, Maria’yı kurtarmak, ve gerçek dünyaya geri dönmekti.

‘Reddeden Sınıf’ı ve ‘Balçıkta Yedi Gece’nin sahiplerini bulup onlara ‘kutu’larını teslim etmeye ikna ederek çözebilmiştik. Ama bu sefer işe yarayacak bir yöntem değildi. ‘Asılsızlık Oyunu’nun sahibi Daiya ikna edilemez biriydi.

O yüzden onu ikna edemezdim; onu yenmem gerekiyordu.

Gruba önderlik yapıp kimsenin kimseyi öldürmesine izin vermemem gerekiyordu. Kimsenin ölmediği bir son oluşturmam gerekiyordu.

Etrafa bakındım. Geçen seferki gibi küçük odada tuvalet ve lavabo gördüm. Ayrıca yaklaşık 20 inç bir ekran, bir masa, ve masanın üzerinde hintkeneviri torbacık vardı.


Torbacığın içerikleri de aynıydı. Bir tükenmez kalem, bir not defteri, bir mavi saat, yedi adet katı yemek, taşınabilir bir cihaz ve bir bıçak.

Fakat---

«TanışTığımıZa - memNun oldum»

Noitan adlı tiksinç yeşil ayı beni bu sefer böyle karşıladı.

---’Tanıştığımıza memnun oldum’, he?

Biraz garip geldi, ama esas karşılama buydu. Onunla daha önceden birkaç defa tanışmış olma hissine kapılsam da bu bizim ilk gerçek tanışmamızdı. Şimdiye kadar sadece NPC’lerim, benim kopyalarım onunla tanışmıştı. Bu tanışmayı sadece [temsili tecrübe] şeklinde yaşamıştım.

«Gufufu - TanışTığımıZa - memNun oldum - Kazuki - Peki - o zaMan - şimDi - kenDi [Sınıf]’ını - seçecekSin»

“...? Kendi [Sınıf]’ımı seçebiliyor muyum?”

«Evet - [Asil Krallık] oyunCunun - NPC’lere göRe daha - aVantajlı olacak şeKilde - taSarlandı - BöyLece diğErlerinin - NPC olDuğu bilgiSi - ve [temsili tecrübe]’ler ile - davRanışlaRı ve kiŞilikLeri - haKkında bilGin - Seni onlAra göre - daHa - psikolojik olarak üstün - kıLar»

“Ve kişinin kendi [Sınıf]’ını seçmesi de bu üstünlüklerden biri…”

«AyNen öyLe»

Noitan’ın görüntüsü ortadan kalktı ve ekranda [Sınıf]’lar görüntülendi.

[Kral]

[Prens]

[Dublör]

[Büyücü]

[Şovalye]

[Devrimci]

“...hım?”

[Kral], [Büyücü] ve [Devrimci] seçeneklerinin üzerinden çizgi çekildiğini fark ettim.

«Üzeri çizili [Sınıf]’lar - seçmeye iznin olmayan [Sınıf]’lar! - Bunun sebebi - daha önceden - diğer oyuncular - tarafından seçilmiş olmaları»

Noitan bir yandan sorumun cevabını vererek durumu açıkladı.

Daha önceden seçilen [Sınıf]’lar he? [Devrimci] Daiya, [Kral] Yuri ve [Büyücü] de… öğrenme fırsatım olmamıştı, ama İroha olmalıydı.

“Ama böyle bir kuralın var olma sebebi ne ki?”

«ÇünKü - bu kuRal olmaDan - sıraLarı daHa önce - olan oyunCular - fazLa dezaVantajDa - olurlaRdı! - [Temsili tecrübe]’lerden - daHa az - bilgi eDindiler - ne de olSa - Bu sebepTen - eşitLiği sağlaMak için - onlara [Sınıf] seçimi - konuSunda daHa Çok - seÇenek suNulur»

Anladım. ...gerçi, ilk oyuncunun buna rağmen büyük bir dezavantajda olduğunu düşünüyordum…

Her neyse, bunun anlamı [Prens], [Dublör] veya [Şovalye] vardı seçebileceğim [Sınıf]’lar arasında. ...geriye kalan [Sınıf]’lar oyunun gidişatını kontrol etmek için pek uygun değildi.

“Aa…”

Bir şeyin farkına vardım.

Sadece o üç [Sınıf]’tan birini seçebilirdim. Bu ayrıca tehlikeli [Sınıf]’ların; [Kral], [Büyücü] ve [Devrimci]’nin başkalarına verileceği anlamına geliyordu.

Yuri'nin oyuncu olduğu ikinci oyun aklıma geldi. O oyunda ben [Devrimci]’ydim. Buna rağmen oyunun sonu felaketti ama… Koudai Kamiuchi [Devrimci] olsaydı ne olurdu?

Daha da kötü sonuçlanırdı. Bundan emindim. Muhtemelen Maria’yı bile kurtaramazdım.

Eğer Daiya veya Koudai Kamiuchi bu defa [Devrimci] olursa---

“---ah…”

Tüylerim ürperdi. Eğer öyle olursa oyunu hadisesiz ve barışçıl bir şekilde bitirmenin imkanı olmazdı.

...hayır, korkak olmak gibi bir seçeneğim yoktu. Halen sekizinci günün <E> vaktine kadar hiçbir ölümün gerçekleşmesine izin vermeden onlara önderlik yapmam gerekiyordu.

«Seç - arTık»

Noitan beni sözleri ile dürtünce dikkatimi ekrana verdim.

[Prens], [Dublör] ve [Şovalye] - hangisi gruptan kimsenin ölmesine fırsat vermeden önderlik yapabilmem için en iyi seçenekti? Sonuç olarak en iyi seçeneğin [Devrimci]’yi engellemek olduğunu düşünüyordum. Öyleyse---

Karar verdiğim seçeneğe basmak için elimi uzattım.

«Emin - miSin?»

Önce beni aceleyle seçmeye zorluyor sonra da böyle bir soru mu soruyordu?!

“......Eminim!”

Kazanma koşulları benzer olduğu için [Devrimci]’yi kendi tarafına getirmeye en uygun [Sınıf]. Ve üstelik engelleme kabiliyetleri de bulunan [Sınıf]. Seçtiğim [Sınıf]---

[Şovalye] olmak için düğmeye bastım.

Ekran anında değişti ve Noitan’ın görüntüsü tekrar belirdi.

«Peki - Kazuki [Şovalye] oldu - Umarım - kaRakter hikaYesinde - yazılDığı giBi - diğerlerine karşı hissettiğin intikamı - son aNa kadAr - gizLeYip - onLara ihaNet edip - onları kıLıcınla - kesip biçersin»

“...intikam he. Saçmalama.”

Bunu mırıldayarak söylediğimde, yeşil ayı sırıtmaya başladı ve görüntüsü de buna ayak uydurup değişti.

«Hayır, seni kandırıp seni vahşice öldüren o hayvanlara karşı kin tutuyorsun, öyle değil mi? Seni kendi hayatları uğruna öldürdüler! Hehehe»

Kekelemesi kesildi ve o çirkef sözleri hiç çarpıtmadan söyledi. Şimdi hatırladım. Bu çirkin yeşil ayı istediğinde akıcı olarak konuşabiliyordu.

“...Daha yanlış düşünemezsin! Ben onlara karşı hiç de kin hissetmiyorum!”

«Hadi be oradan seni velet, aziz gibi davranmaktan vazgeç! Yoksa tam ölümün eşiğindeyken gerizekalı gibi gülerek herhangi birini affeder misin yoksa? Zaten senin değil onların ölmesi gerektiğini düşünüyorsun, öyle değil mi? Ya, tabi ki de öyle düşünüyorsun. Ne de olsa diğerleri de seni katlettiklerinde aynı şekilde düşündüler.»

“Benim öyle bir şey düşünmem imka---”

Ama orada kendimi durdurdum.

Onlardan elbette nefret etmiyordum. Onlardan intikam almak da istemiyordum. Öyle bir şey yapmayı hiç de istemiyordum.

Ama --- Yuri'nin öldürdüğü kişi gerçekten de «bendim». Gerçi benim bir kopyamdı sadece.

Hayatımı tehlikeye atmadan amacıma ulaşamazdım. O yüzden diğerlerini korumak uğruna hayatımı tehlikeye atmaya hazırdım. Onlar için kalkan gibi davranıp olan her şeyin suçunu kendi üzerime almam da gerekebilirdi.

---beni birkaç defa öldüren insanları korumanın uğruna.

Bunu tereddüt etmeden yapabilir miydim? Kuşkulanmadan? Açıkçası… yapabileceğimden pek emin değildim. O halde küçücük bir kuşku yüzünden amacımdan vazgeçecek miydim?

Başımı iki yana salladım.

O şekilde düşünmenin bir anlamı yoktu.

Var olan gücüm ile herkesin birbirine güvenebileceği bir ortam oluşturmam gerekiyordu. Eğer bunu başarabilirsem, kimse öldürmeye başlamayacaktı.

“------Hayır.”

Belki de bu tam olarak doğru değildi. ...hayır, doğru değildi.

Bu yetersizdi.

Karşılıklı güvenden oluşan ilişki kurmak tabi ki de şarttı. Ama sırf bununla kalmak yeterli değildi. Koudai Kamiuchi yine istediği gibi hareket edecekti. Yuri hayatta kalmak uğruna yine başkalarına ihanet edecekti. İroha sadece kendisinin doğru olduğunu düşündüğü şeyleri yapacaktı. Daiya zaten işbirliği yapmayacaktı.

O halde ne yapmam gerekiyordu?

«Beni dinlemeyecek misin! Hepsini kanlı vahşet ve çılgınlıkla öldür yeter! Seni sinsi katil!»

“Kapa çeneni!”

«Aralarında bir katilin olduğunu bilmene rağmen hepsiyle güzel güzel geçinebileceğini mi düşünüyorsun? Bırak öyle düşünceleri! Hepsi aşağılık köleymiş gibi onları hükmetmen gerekiyor!»

“...sus artık. Köleymiş! Öyle bir şeyi asla---”

...Hayır, haklı mıydı yoksa? Gerçekten başka seçeneğim yok muydu?

Oyunun tek çözümü birbirimizi öldürmek olduğunu düşünmüyorum. Düşündüğüm şey sırf birbirimize güvenerek sorunun çözülmeyeceği idi.

Doğru, yani kısacası kazanmak için---

---onları hükmetmek gerekiyordu.

“.......Haha…”

Bu ne ya? Oyundan kurtulmak için, tıpkı oyunun ismi ima ettiği gibi: [Asil Krallık], birinin onları «Kral» gibi hükmetmesi mı gerekiyordu?


Öyleyse «Kral» olursam kazanabilir miydim?


Bunu başarabilir miydim? Bu hiç de gerçekçi değildi; bunun üstesinden gelmemin imkanı yoktu.

Ama bir yandan da şunu fark ettim:

Kimsenin kimseyi öldürmemesini sağlamanın tek yolu buydu.

Eğer durum öyleyse---

«Ben bu [Asil Krallık]’ta sadece güçsüz bir kızım.»

«---ama yine de, kendi hayatım pahasına bile seni korumak istiyorum.»

---Bunu yapacağım. Bu ‘kutu’nun içinde güçsüz bir prenses gibi olan Maria’yı korumak uğruna, bunu yapacağım.

«Hadi baKalım - seNi öldüRen - kiŞileRe - seLam verMe - zamaNı gelDi»

Noitan bu sözü ardından kayboldu ve kapı açıldı.

Karanlığın içinde çirkin bir arzu yer alıyordu. Savaşmam gereken kötülük o karanlığın ötesindeydi.

Yumruğumu sıktım.

Evet… anladım!

“Ben---”

«Kral» olacağım.

▶Birinci Gün <B> Büyük Oda

ÇN: Bölümün kalanı henüz çevrilmedi. Geçiş kısmı düzenleme kolaylığı için eklenmiştir.





Geri Git - Açılış Geri Dön - Ana Sayfa (Main Page)